Özel: Tayyip Bey 21 yıldır pazara çıkmamış, gel beraber pazara çıkalım
Özel: Tayyip Bey 21 yıldır pazara çıkmamış, gel beraber pazara çıkalım
CHP Genel Başkanı Özgür Özel grup toplantısında konuşuyor. Özel, "Tayyip Bey 21 yıldır pazara çıkmamış. Gel beraber pazara çıkalım. Ben fileyi tutayım, sen doldur. Hesabı birlikte yapalım" ifadesinde bulundu.
Haber Giriş Tarihi: 14.01.2025 13:41
Haber Güncellenme Tarihi: 14.01.2025 14:20
Kaynak:
Bursada Bugün
CHP Genel Başkanı Özgür Özel grup toplantısında açıklamalarda bulunuyor.
Özel'in açıklamalarından satır başları şöyle;
Geçtiğimiz hafta Konya'da, Mersin'de, İzmir'de, memleketim Manisa'daydık. Tüm baskılara rağmen halka hizmet eden belediyelerimizin halktan gördükleri büyük teveccühü yıl sonunda raporlaşan anketlerde görmüş, toplam 414 belediyemizden halkın memnuniyetinin Türkiye ortalamasında yüzde 58 noktasında olduğunu büyük bir memnuniyetle takip etmiş, Sayın Erdoğan'ın yaptırdığı ölçümlerde bu durumun birkaç puan daha CHP lehinde görüldüğünü, iktidar partisi kulislerinden yazan arkadaşlardan okumuş, öğrenmiş ve bir yandan da sahada belediye başkanlarımızın halka dokunan, çocuğa dokunan, kadına dokunan, yoksullukla savaşan, halkçı belediyecilik uygulamalarının nasıl sıcak bir karşılık aldığını sahada da görme imkanı bulmuştuk.
Elbette sorunlar çok. Sorunları çözmek için mücadele, hizmet üretmek için kaynak, iktidarın derinleştirmeye çalıştığı zorluklara karşı hep birlikte çözüm üretmek üzere yeni bir haftaya başlamak üzereyken hepimiz, dün yeni bir gündemle, suni bir gündemle, aslında gündeme kurulan ve belediye başkanımıza kurulan bir kumpasla uyandık hep beraber.
Sabahın 4.30'unda Beşiktaş Belediye Başkanımız Rıza Akpolat'ın resmi ikametgahı, kanunsuz şekilde görevlendirilmiş polisler tarafından kırılırcasına çalındı. Sevgili anneciği, yaşlı anneciği kalp çarpıntılarıyla kapıya koştu. "Aç, yoksa kırarız." dediler.
"Dur evladım, kırma, açtım." dedi, açtı. "Rıza nerede?" "Rıza yok, babası hasta, Balıkesir'e gitti." Annesi biliyor oğlunu. Annesi bizi biliyor. Biz bizi biliyoruz. "Arayayım oğlum, gelsin Rıza." dedi. "Dur, dur, sen söyleme. Biz ararız, giderler, alırlar." falan.
Bu sefer Balıkesir'deki adrese baskın ve o bildiğiniz malum görüntüler. Adeta düşman hukuku. Şimdi, bugün İstanbul'daki belediye başkanlarımız, arkadaşlarımız dün önerdiler. Grubu gidip Beşiktaş'ta mı yapsak? Beşiktaş Belediyesi'ne gitsek, grup toplantısını önünde mi gerçekleştirsek diye?
Fena fikir değildi. İyi bir cevaptı. Dikkatleri oraya toplardık. Ama acaba bu atama, bu haksız, hukuksuz işlere kalkışanlar, bu belediye başkanımıza karşı iftira atanlar, soruşturmayı başlatanlar, sabah 4.30'da gidenler, görüntüleri kanallara servis edenler zaten bunu istemiyorlar mı?
O yüzden Beşiktaş'la dayanışmamızı dün ilk önce Ekrem Başkanımız hızlıca Ankara'ya geldi. Öğlen 2.00'de birlikte çıktık. Kurumsal tavrımızı, yaklaşımımızı ortaya koyduk. Merkez Yönetim Kurulu toplantımız bitti. Akşam 6.00'da atladım, Beşiktaş'a gittim. Kar altında, buz altında, sokaklara sığmayan, hepinizin izlediği o görüntülerle Rıza Akpolat'ın şahsında aslında seçme hakkına sahip çıkan, demokrasiye sahip çıkan, kentine sahip çıkan Beşiktaşlılarla buluştum.
O konuşmayı orada yaptım. Gece yarısı 2.00'de buraya geldim. Şimdi, o konuşulmasın istediklerini konuşmaya, üstünü örtmeye çalıştıklarının üstünü açmaya ve biz Beşiktaş operasyonuyla acaba bu zamların, bu geçim sıkıntısının, bu sürecin üstünü örtebilir miyiz?
CHP'yi istediğimiz gündeme çekip onu burada meşgul edip vatandaşa ettiğimiz eziyetin az konuşulmasını sağlar mıyız diye düşünenlere ilan.
Elbette Beşiktaş'ta konuşacağız. Elbette yargıyı konuşacağız. Elbette yargının siyasallaşmasını, Milliyetçi Hareket Partisi'nin bu işin ne tarafında olduğunu, hangi ilişkilerin, hangi bağların kurulduğunu da konuşacağız.
Ama Recep Tayyip Erdoğan hiç umutlanmasın ki 1 Temmuz 2024'te köprü geçişlerine yüzde 100 zam yaptıktan sonra 6 ay geçmeden tekrar zam yapıp 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'ne yüzde 213, 15 liradan 47 lira. Fatih Sultan Mehmet, aynı oran, 15 liradan 47 lira. Yavuz Sultan Selim yüzde 128, 35 liradan 80 lira.
Osmangazi yüzde 174, 290 liradan 795 lira. 1915 Çanakkale Köprüsü yüzde 168, 295 liradan 790 liraya çıktığını, yüksek hızlı trenin Ankara-İstanbul 430 liradan 780 lira. Konya 200 liradan 360 lira. Eskişehir 225 liradan 390 lira. Konya-İstanbul 630 liradan 1.140 liraya çıktığını, Ticaret Bakanı'nın "Enflasyon üzerinde zam yapan fırsatçılar var." dediğini, Tayyip Erdoğan'ın "Faiz zam yapanları boykot yapın." dediğini, TÜİK'in, Tayyip Bey'i üzmeyen istatistik kurumunun yüzde 44 enflasyon açıkladığı yerde, asgari ücrete yüzde 30 zam verdikleri yerde. Emekliye yüzde 11 zam verdikleri yerde, yüzde 168'leri, 213'leri,yüzde 80'den aşağıya zam yapmadığında bu boykot bekleyenleri, bu milletin nasıl boykot edeceğini, onlara ne söyleyeceğimizi durdurmak için "Hadi bakalım bir operasyon yaptık. Gelin orada boğulun. Vatandaşın sorununu konuşmayın."
Vatandaşa bunu yapanın yanına kâr bırakırsak namerdiz.
Susmayacağız, konuşacağız, konuşacağız. Çıldırmışlar. Akıllarını oynatmışlar. Endazeyı şaşırmışlar ve dönüyor dolaşıyor, efendim kendisi salon adamı. Hava sıcaklığı içeride 27 derece değilse kızıyorlar. Beyefendi 27 derece sıcakta karşısında atadıkları il başkanı, il yönetimi, ilçe başkanları, delegeleri oturuyor, kendini alkışlatıyor.
Devletin uçan saraylarıyla uçuyor, en güzel araçlarıyla geziyor, kendini, kendi seçtiklerini, atadıklarını alkışlatıyor. Ne sokaktan haberi var, ne pazardan haberi var, ne kasaptaki, ne manavdaki yangından, ne cüzdandaki yangından, ne mutfaktaki yangından haberi var.
Sonra ben yılbaşından beri 14 günde 11 şehre gitmişim. Gittiğim yerde gördüysem kuyumcuya, kasaba girmişim. Dana kıymayı, altını, fırında simitin fiyatını sormuşum, hesap yapmışım. Bana oradan laf atıyor, "O işleri bırak da bu işlere bak." diye. Vallahi de billahi de senin dediğin yere değil, milletin bağrının yandığı yere bakıyorum ben.
Bu asgari ücret, bunu 2023'te 3 ay gezdiren, 2002 ile 2024'ü karşılaştıran, sokak sokak gezen örgütüme, ondan bir çalışan grubumuza teşekkür ediyorum. Ama asla durmayacağız.
Bakın, verdiği asgari ücret, geçen seneki o kötü 17.002 liralık asgari ücret geçen ocakta 5 çeyrek altın alırken bugün 4,5 çeyrek altın alıyor.
Kayıp yarım çeyrek altın. Bakın geçen yıl asgari ücretlinin en çok canının yandığı, enflasyon artacak diye bir kuruş zam yapmadıkları, 17.002 liralık asgari ücretle bir yıl geçinmeye zorladıkları, aralık geldiğinde ocak parasıyla 17.000 liranın 9.000 liralara düştüğü asgari ücreti geçen sene 5 çeyrek altın alıyordu.
Bugün verdiği 22.104 lira 4,5 çeyrek altın alıyor. Cumhuriyet tarihinde ilk kez devlet aldığı bir kararla zam günü cebe para koymak yerine cepten para çalmıştır.
Yarım çeyrek altın 2.500 liradır. Her asgari ücretlinin bir sene öncesine göre bile kaybıdır. Geçen sene beğenmediğimiz, haklı olarak isyan ettiğimiz 17.000 lira asgari ücret 57 kilo dana kıyma alıyordu.
Bu sene 22.000 lira asgari ücret 37 kilo dana kıyma alıyor. Dana kıyma üzerinden 20 kilosunu çaldılar asgari ücretlinin. Çok sevdiği simit hesabında geçen ocağın asgari ücreti geçen ocakta 1.700 simit alırken bu senenin asgari ücreti bu ocakta 1.470 simit alabiliyor.
230 simit parası kayıp. Diğer taraftan en az bu kadar, hatta bağrı daha yanık bir grup var. O da emekli maaşı, en düşük emekli maaşının geldiği nokta. 2002 yılında 8 çeyrek altın alan emekli maaşı bu seneki yapılmayan, aslında üzerine hiç vazife olmayan, yetkisi olmayan, haksız ve hadsiz bakanın "14.500, 14.400 küsur lira yapıyoruz." dediği en düşük emekli maaşı, bu hafta Meclis'te görüşülecek.
Dedikleri rakam olduğunda 3 çeyrek altını zor alıyor. 3 çeyrek altın 15.000 lira, 14.500 verelim diyorlar.
O günkü hesapla 1,5 asgari ücretle en düşük emekli maaşı. Bugünkü kötü hesapla 33.000 lira olması lazım. 12.500 lira veriyor.
57 kilo dana kıyma alabilen emekliye 24 kilo dana kıyma parası veriyorlar. 33 kilo kayıp. 1.285 simit alabilen emekliye 964 simit parası veriyorlar. 321 simit kayıp. Ve rakam böyleyken, hal böyleyken halen daha bana diyor ki: "Bırak" diyor, "kasap kasap, sarraf sarraf gezip hesap yapmayı, şuna cevap ver, buna cevap ver."
Tayyip Bey, madem öyle söyledin, gel sen önce şuna cevap ver. Ben dedim ki: "Tayyip Bey, sen salon adamı oldun. Sıcak seviyorsun.
Biz -17'de miting yapıyoruz emeklilerle, sen sıcaktan bize sövüyorsun. Pazara gidebiliyor musun?" dedim. Yok. "Çarşıya çıkıyor musun?" Yok. "Sokakta var mısın?" Yok. Size soruyorum, Tayyip Bey pazara gidebilir mi? Bakın, gider. Ne zaman gitmiş ben çok merak ettim. Ben dedim pazara gidemezsin, bana diyor ki, hatta sınıf arkadaşı İstanbul'da dedi ki: "Erdoğan bu pazara gelemez." Vallahi videosu var. Adı belli, cismi belli. "Benim" diyor, "sınıf arkadaşım bu pazara gelemez." diyor.
O da diyor ki: "Ben her zaman halkın arasındayım, pazardayım. Özgür Özel beni pazara davet etmiş. Onunla harcayacak zamanım yok."
Demedim. "Bir çık." dedim. Diyor ki: "Hep pazardayım." Dedim ki arkadaşlara: "Bir bakın, bir yıl önce çıkmamış. 3, yok. 5, yok. 10 yıl yok. Ya bulun." dedim.
"Mutlaka bir pazara çıkmışlığı vardır." Bu Meclis'in fotoğraf muhabiri, üstat Mustafa İstemi bir fotoğraf paylaştı.
Tayyip Bey 21 yıl önce pazara çıkmış. 21 yıl önce. Bakın, 21 yıl önce haberin altında filede yazanlar var. Pazardan 1 kilo çilek almış, 2 kilo salatalık, 3 koli yumurta, 1 kilo kayısı, 2 kilo soğan, 5 kilo karpuz, 10 tane simit almış.
Ne ödemiş o gün? 29,90 TL. Bugün aynı file, aynı file, aynı pazara gittik, fiyatlara baktık, o fileyi hesapladık. 144 TL. 21 yıl önce kendi başbakanlığının başında 29,90, 30 TL'ye dolan file 21 yılda 40 kat zamlanmış, 40 kat.
Tayyip Erdoğan'ın "Pazardayım." dediği bu. Onu "Pazara çıkamaz." diyenler biliyorlar 20 yılda pazarın 40 kat zamlandığını, o yüzden "Gelemezsin." diyorlar.
Şimdi Sayın Erdoğan'a soruyorum, geçen sefer "Gel beraber gidelim." dememiştim, öyle anlamışsın. Var mısın? 21 yıl önceki fileyi ben tutayım, sen doldur, hesabı birlikte yapalım. Pazara çıkacak yüzün kalmış mı bir görelim hep beraber.
O yüzden öyle bir noktadayız ki, artık mızrak çuvala sığmıyor. Hani gel tartışalım diyeceğim, yapacak hali yok. Rakamlar ortada. Diyor ki, "Benim sırtımda küfe var." "Özgür Bey'in sırtında küfe yok ki" diyor. Küfe dediği milletin verdiği yetki.
Sen millete giderken "Hayat pahalılığını düşüreceğim. Verin yetkiyi, döviz nasıl düşürülür? Enflasyon nasıl düşürülür? Hayat pahalılığıyla nasıl mücadele edilir?" dedin.
Milletten ikinci turda, ittire kaktıra, bir sürü pazarlıkla, anlaşmayla ama en sonunda milletin takdiriyle, millet küfeyi senin sırtına verdi. Şimdi "Taşıyamam." diyor.
Şimdi ona emekli, asgari ücretli, çiftçi, esnaf ağır geliyor. Ama yük taşımada öyle hani yaşından bilmem neden derdi yok. Yükün ne olduğuna bağlı olarak senden benden kuvvetli.
Örneğin bu sene, büyük şirketlerin, ki 43 büyük şirket var, yol yapan, havaalanı yapan, hastane yapan, köprü yapan, geçit yapan, bu 43 büyük şirketin 37'si 0 lira vergi verdi. Kırk haramiler, 0 lira. Beşli Çete, 0 lira vergi verdi. Ama Erdoğan onlar için yine bütçeye 701 milyar lira para koydu.
Vazgeçilecek kurumlar vergisi karşılığı. Bunlara verilecek destekler, teşvikler ya da ödemesi gerektiği halde silinecek vergileri için 701 milyar. Bu salondaki emeklilerin, yetmez, Türkiye'deki bütün emeklilerin maaşlarını bir asgari ücret yapmak için, bu senenin rakamlarıyla, en kaba saba hesaplandığında en çok 400 milyar para lazım. Türkiye'deki bütün emekliler bir yana, onun kırk haramiler bir yana. Onlara bulduğunun yarısını size bulmuyor.
Ayrıca, ayrıca asgari ücrette bugün 22.000 lira yaptı. Biz 24'e göre hesaplamıştık, 24 de yapmadı 22 yaptı. Üzerine her bir SGK'lı için işverene 1 ile 10 arasında olana 8.000 lira teşvik verse, yani asgari ücret net üzerinden kabaca alana 30, verene 22 olsa, bunun maliyeti 300 milyar lira bu sene.
O 400'ün üstüne 300'ü de koy, bütün emekliler ve bütün asgari ücretlilerin yüzünün gülmesi için lazım olan parayı sadece zengin müteahhitler için ayırıyor.
O yüzden "Para yok, imkan yok. Küfe ağır, taşıyamıyorum. Küfe sende değil bende." demeye gerek yok. Bugün bunun üstüne 1.8 trilyon kur korumalı mevduatı da koyunca 2,5 trilyon liraya emeklisi, çalışanı, bunun yanında alamadıkları desteklemeleri alacak olan Rize'deki çaycısı, kanunda denenin beşte birini koymuş.
Ordu'daki fındık üreticisi, Gaziantep'teki fıstık üreticisi, Manisa'nın üzümcüsü, Trakya'nın ve İç Anadolu'nun buğday üreticisi, Çukurova'nın pamuk üreticisi, hepsinin istediğini versen, esnafın Tarım Kredi'ye olan, esnafın esnaf kefaleti olan borçlarının bütün faizlerini silsen, Türkiye'deki kişilere ait kredi kartlarının belli bir yere 50 bin liraya kadarkilerin tüm faizlerini silsen, yıllara bölsen bu para etmiyor.
O yüzden bu ülkenin parası var, bu milletin parası var. Ama arkasında duracak bir cumhurbaşkanı yok. Zenginlerin tarafında duran, garibana sırtını dönen bir cumhurbaşkanı var. Sorun burada. Utanarak ifade etmem gereken bir diğer husus...
Uludağ'da pazar gezerken arkada biri var dediler. Engelli arabasında bir kardeşim, onu iten yaşlı annesi. "Her şeyi konuşuyorsun." dedi. "Engelli maaşını da konuş." Türkiye'nin neresine gitsem bakım ücreti, engelli maaşları, yaşlılık ücretleri konuşuluyor ve şu anda utanarak ve özür dileyerek söylüyorum.
Yaşlılık aylığı 483 lira zamla 4664 lira olmuş. Biz 22 bine isyan ediyoruz ki etmeliyiz. 14 bine isyan ediyoruz, etmeliyiz. Yaşlı aylığı, kimler alıyor biliyorsun?
Kara kuru teyzem alıyor evde tek başına. Sobaya atacak o kömürü bırak, odunu bırak, karton topluyor. Kara kuru bir teyze alıyor
İki bastonla yürüyemeyen amcam alıyor bunu. 483 lira arttırmış, 4664 lira olmuş. Günlük yaptığı zam 16 lira. yüzde 40 ile 69 arası engelli maaşı 385 lira arttırdı. 3723 lira oldu.
Günlük zam 12 lira. Dul ve yetim aylığı ki bu para birden çok olunca bölüne bölüne parçalanıyor. 617 lira artışla 3647 lira olmuş. Günlük artış 20 lira.
İnsanlara bir günde bir simit parası artış yapmış. Oysa elektriğe, doğalgaza, suya ve iğneden ipliğe her şeye gelen zamlar ortada. Ekmeğe yüzde 25 zam geldi, ekmeğe yüzde 25. Ekmek zammını telafi etmiyor yaptığı günlük zam.
Ama maalesef ve maalesef bunların ortaya koydukları tablo, muhalefet partisi liderinin her ne kadar gelecek seçimlerde iktidarı almaya hazırlansak da, bu konularda kaynak ortada olsa da demin söylediğim, benim bile söylerken yüzümü kızartıyor.
Bu zammı ben söylemeye utanıyorum. Sen dinlemeye utanıyorsun. Bunlar bu sefalet parasını yaşlımıza, engellimize reva görmeye utanmıyorlar. Yazıklar olsun! Tabii öyle bir yere geldik ki, bir yanda bunları yapanlar. Öncelikle grubumuza şunu söyleyeyim, bu hafta Meclis'te en düşük emekli maaşı görüşülecek.
Grup başkanvekillerimiz titizlikle işin üstündeler. Grubumuz bütün bütçe boyunca bunları konuştu. Hazine Bakanı açıklama yaptı ve maalesef Türkiye'de bütün televizyonlar bakanın açıklamasını, ya bu iş bakanın işi değil ki, demek yerine "En düşük emekli maaşı 14.400 bilmem kaç lira oldu." diye alt yazı geçti.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Özel: Tayyip Bey 21 yıldır pazara çıkmamış, gel beraber pazara çıkalım
CHP Genel Başkanı Özgür Özel grup toplantısında konuşuyor. Özel, "Tayyip Bey 21 yıldır pazara çıkmamış. Gel beraber pazara çıkalım. Ben fileyi tutayım, sen doldur. Hesabı birlikte yapalım" ifadesinde bulundu.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel grup toplantısında açıklamalarda bulunuyor.
Özel'in açıklamalarından satır başları şöyle;
Geçtiğimiz hafta Konya'da, Mersin'de, İzmir'de, memleketim Manisa'daydık. Tüm baskılara rağmen halka hizmet eden belediyelerimizin halktan gördükleri büyük teveccühü yıl sonunda raporlaşan anketlerde görmüş, toplam 414 belediyemizden halkın memnuniyetinin Türkiye ortalamasında yüzde 58 noktasında olduğunu büyük bir memnuniyetle takip etmiş, Sayın Erdoğan'ın yaptırdığı ölçümlerde bu durumun birkaç puan daha CHP lehinde görüldüğünü, iktidar partisi kulislerinden yazan arkadaşlardan okumuş, öğrenmiş ve bir yandan da sahada belediye başkanlarımızın halka dokunan, çocuğa dokunan, kadına dokunan, yoksullukla savaşan, halkçı belediyecilik uygulamalarının nasıl sıcak bir karşılık aldığını sahada da görme imkanı bulmuştuk.
Elbette sorunlar çok. Sorunları çözmek için mücadele, hizmet üretmek için kaynak, iktidarın derinleştirmeye çalıştığı zorluklara karşı hep birlikte çözüm üretmek üzere yeni bir haftaya başlamak üzereyken hepimiz, dün yeni bir gündemle, suni bir gündemle, aslında gündeme kurulan ve belediye başkanımıza kurulan bir kumpasla uyandık hep beraber.
Sabahın 4.30'unda Beşiktaş Belediye Başkanımız Rıza Akpolat'ın resmi ikametgahı, kanunsuz şekilde görevlendirilmiş polisler tarafından kırılırcasına çalındı. Sevgili anneciği, yaşlı anneciği kalp çarpıntılarıyla kapıya koştu. "Aç, yoksa kırarız." dediler.
"Dur evladım, kırma, açtım." dedi, açtı. "Rıza nerede?" "Rıza yok, babası hasta, Balıkesir'e gitti." Annesi biliyor oğlunu. Annesi bizi biliyor. Biz bizi biliyoruz. "Arayayım oğlum, gelsin Rıza." dedi. "Dur, dur, sen söyleme. Biz ararız, giderler, alırlar." falan.
Bu sefer Balıkesir'deki adrese baskın ve o bildiğiniz malum görüntüler. Adeta düşman hukuku. Şimdi, bugün İstanbul'daki belediye başkanlarımız, arkadaşlarımız dün önerdiler. Grubu gidip Beşiktaş'ta mı yapsak? Beşiktaş Belediyesi'ne gitsek, grup toplantısını önünde mi gerçekleştirsek diye?
Fena fikir değildi. İyi bir cevaptı. Dikkatleri oraya toplardık. Ama acaba bu atama, bu haksız, hukuksuz işlere kalkışanlar, bu belediye başkanımıza karşı iftira atanlar, soruşturmayı başlatanlar, sabah 4.30'da gidenler, görüntüleri kanallara servis edenler zaten bunu istemiyorlar mı?
O yüzden Beşiktaş'la dayanışmamızı dün ilk önce Ekrem Başkanımız hızlıca Ankara'ya geldi. Öğlen 2.00'de birlikte çıktık. Kurumsal tavrımızı, yaklaşımımızı ortaya koyduk. Merkez Yönetim Kurulu toplantımız bitti. Akşam 6.00'da atladım, Beşiktaş'a gittim. Kar altında, buz altında, sokaklara sığmayan, hepinizin izlediği o görüntülerle Rıza Akpolat'ın şahsında aslında seçme hakkına sahip çıkan, demokrasiye sahip çıkan, kentine sahip çıkan Beşiktaşlılarla buluştum.
O konuşmayı orada yaptım. Gece yarısı 2.00'de buraya geldim. Şimdi, o konuşulmasın istediklerini konuşmaya, üstünü örtmeye çalıştıklarının üstünü açmaya ve biz Beşiktaş operasyonuyla acaba bu zamların, bu geçim sıkıntısının, bu sürecin üstünü örtebilir miyiz?
CHP'yi istediğimiz gündeme çekip onu burada meşgul edip vatandaşa ettiğimiz eziyetin az konuşulmasını sağlar mıyız diye düşünenlere ilan.
Elbette Beşiktaş'ta konuşacağız. Elbette yargıyı konuşacağız. Elbette yargının siyasallaşmasını, Milliyetçi Hareket Partisi'nin bu işin ne tarafında olduğunu, hangi ilişkilerin, hangi bağların kurulduğunu da konuşacağız.
Ama Recep Tayyip Erdoğan hiç umutlanmasın ki 1 Temmuz 2024'te köprü geçişlerine yüzde 100 zam yaptıktan sonra 6 ay geçmeden tekrar zam yapıp 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'ne yüzde 213, 15 liradan 47 lira. Fatih Sultan Mehmet, aynı oran, 15 liradan 47 lira. Yavuz Sultan Selim yüzde 128, 35 liradan 80 lira.
Osmangazi yüzde 174, 290 liradan 795 lira. 1915 Çanakkale Köprüsü yüzde 168, 295 liradan 790 liraya çıktığını, yüksek hızlı trenin Ankara-İstanbul 430 liradan 780 lira. Konya 200 liradan 360 lira. Eskişehir 225 liradan 390 lira. Konya-İstanbul 630 liradan 1.140 liraya çıktığını, Ticaret Bakanı'nın "Enflasyon üzerinde zam yapan fırsatçılar var." dediğini, Tayyip Erdoğan'ın "Faiz zam yapanları boykot yapın." dediğini, TÜİK'in, Tayyip Bey'i üzmeyen istatistik kurumunun yüzde 44 enflasyon açıkladığı yerde, asgari ücrete yüzde 30 zam verdikleri yerde. Emekliye yüzde 11 zam verdikleri yerde, yüzde 168'leri, 213'leri,yüzde 80'den aşağıya zam yapmadığında bu boykot bekleyenleri, bu milletin nasıl boykot edeceğini, onlara ne söyleyeceğimizi durdurmak için "Hadi bakalım bir operasyon yaptık. Gelin orada boğulun. Vatandaşın sorununu konuşmayın."
Vatandaşa bunu yapanın yanına kâr bırakırsak namerdiz.
Susmayacağız, konuşacağız, konuşacağız. Çıldırmışlar. Akıllarını oynatmışlar. Endazeyı şaşırmışlar ve dönüyor dolaşıyor, efendim kendisi salon adamı. Hava sıcaklığı içeride 27 derece değilse kızıyorlar. Beyefendi 27 derece sıcakta karşısında atadıkları il başkanı, il yönetimi, ilçe başkanları, delegeleri oturuyor, kendini alkışlatıyor.
Devletin uçan saraylarıyla uçuyor, en güzel araçlarıyla geziyor, kendini, kendi seçtiklerini, atadıklarını alkışlatıyor. Ne sokaktan haberi var, ne pazardan haberi var, ne kasaptaki, ne manavdaki yangından, ne cüzdandaki yangından, ne mutfaktaki yangından haberi var.
Sonra ben yılbaşından beri 14 günde 11 şehre gitmişim. Gittiğim yerde gördüysem kuyumcuya, kasaba girmişim. Dana kıymayı, altını, fırında simitin fiyatını sormuşum, hesap yapmışım. Bana oradan laf atıyor, "O işleri bırak da bu işlere bak." diye. Vallahi de billahi de senin dediğin yere değil, milletin bağrının yandığı yere bakıyorum ben.
Bu asgari ücret, bunu 2023'te 3 ay gezdiren, 2002 ile 2024'ü karşılaştıran, sokak sokak gezen örgütüme, ondan bir çalışan grubumuza teşekkür ediyorum. Ama asla durmayacağız.
Bakın, verdiği asgari ücret, geçen seneki o kötü 17.002 liralık asgari ücret geçen ocakta 5 çeyrek altın alırken bugün 4,5 çeyrek altın alıyor.
Kayıp yarım çeyrek altın. Bakın geçen yıl asgari ücretlinin en çok canının yandığı, enflasyon artacak diye bir kuruş zam yapmadıkları, 17.002 liralık asgari ücretle bir yıl geçinmeye zorladıkları, aralık geldiğinde ocak parasıyla 17.000 liranın 9.000 liralara düştüğü asgari ücreti geçen sene 5 çeyrek altın alıyordu.
Bugün verdiği 22.104 lira 4,5 çeyrek altın alıyor. Cumhuriyet tarihinde ilk kez devlet aldığı bir kararla zam günü cebe para koymak yerine cepten para çalmıştır.
Yarım çeyrek altın 2.500 liradır. Her asgari ücretlinin bir sene öncesine göre bile kaybıdır. Geçen sene beğenmediğimiz, haklı olarak isyan ettiğimiz 17.000 lira asgari ücret 57 kilo dana kıyma alıyordu.
Bu sene 22.000 lira asgari ücret 37 kilo dana kıyma alıyor. Dana kıyma üzerinden 20 kilosunu çaldılar asgari ücretlinin. Çok sevdiği simit hesabında geçen ocağın asgari ücreti geçen ocakta 1.700 simit alırken bu senenin asgari ücreti bu ocakta 1.470 simit alabiliyor.
230 simit parası kayıp. Diğer taraftan en az bu kadar, hatta bağrı daha yanık bir grup var. O da emekli maaşı, en düşük emekli maaşının geldiği nokta. 2002 yılında 8 çeyrek altın alan emekli maaşı bu seneki yapılmayan, aslında üzerine hiç vazife olmayan, yetkisi olmayan, haksız ve hadsiz bakanın "14.500, 14.400 küsur lira yapıyoruz." dediği en düşük emekli maaşı, bu hafta Meclis'te görüşülecek.
Dedikleri rakam olduğunda 3 çeyrek altını zor alıyor. 3 çeyrek altın 15.000 lira, 14.500 verelim diyorlar.
Emeklinin Tayyip Erdoğan'ı iktidarda tutma maliyeti ayda 5 çeyrek. Beğenmedikleri Ecevit hükümeti, koalisyon hükümeti 8 çeyrek veriyordu.
O günkü hesapla 1,5 asgari ücretle en düşük emekli maaşı. Bugünkü kötü hesapla 33.000 lira olması lazım. 12.500 lira veriyor.
57 kilo dana kıyma alabilen emekliye 24 kilo dana kıyma parası veriyorlar. 33 kilo kayıp. 1.285 simit alabilen emekliye 964 simit parası veriyorlar. 321 simit kayıp. Ve rakam böyleyken, hal böyleyken halen daha bana diyor ki: "Bırak" diyor, "kasap kasap, sarraf sarraf gezip hesap yapmayı, şuna cevap ver, buna cevap ver."
Tayyip Bey, madem öyle söyledin, gel sen önce şuna cevap ver. Ben dedim ki: "Tayyip Bey, sen salon adamı oldun. Sıcak seviyorsun.
Biz -17'de miting yapıyoruz emeklilerle, sen sıcaktan bize sövüyorsun. Pazara gidebiliyor musun?" dedim. Yok. "Çarşıya çıkıyor musun?" Yok. "Sokakta var mısın?" Yok. Size soruyorum, Tayyip Bey pazara gidebilir mi? Bakın, gider. Ne zaman gitmiş ben çok merak ettim. Ben dedim pazara gidemezsin, bana diyor ki, hatta sınıf arkadaşı İstanbul'da dedi ki: "Erdoğan bu pazara gelemez." Vallahi videosu var. Adı belli, cismi belli. "Benim" diyor, "sınıf arkadaşım bu pazara gelemez." diyor.
O da diyor ki: "Ben her zaman halkın arasındayım, pazardayım. Özgür Özel beni pazara davet etmiş. Onunla harcayacak zamanım yok."
Demedim. "Bir çık." dedim. Diyor ki: "Hep pazardayım." Dedim ki arkadaşlara: "Bir bakın, bir yıl önce çıkmamış. 3, yok. 5, yok. 10 yıl yok. Ya bulun." dedim.
"Mutlaka bir pazara çıkmışlığı vardır." Bu Meclis'in fotoğraf muhabiri, üstat Mustafa İstemi bir fotoğraf paylaştı.
Tayyip Bey 21 yıl önce pazara çıkmış. 21 yıl önce. Bakın, 21 yıl önce haberin altında filede yazanlar var. Pazardan 1 kilo çilek almış, 2 kilo salatalık, 3 koli yumurta, 1 kilo kayısı, 2 kilo soğan, 5 kilo karpuz, 10 tane simit almış.
Ne ödemiş o gün? 29,90 TL. Bugün aynı file, aynı file, aynı pazara gittik, fiyatlara baktık, o fileyi hesapladık. 144 TL. 21 yıl önce kendi başbakanlığının başında 29,90, 30 TL'ye dolan file 21 yılda 40 kat zamlanmış, 40 kat.
Tayyip Erdoğan'ın "Pazardayım." dediği bu. Onu "Pazara çıkamaz." diyenler biliyorlar 20 yılda pazarın 40 kat zamlandığını, o yüzden "Gelemezsin." diyorlar.
Şimdi Sayın Erdoğan'a soruyorum, geçen sefer "Gel beraber gidelim." dememiştim, öyle anlamışsın. Var mısın? 21 yıl önceki fileyi ben tutayım, sen doldur, hesabı birlikte yapalım. Pazara çıkacak yüzün kalmış mı bir görelim hep beraber.
O yüzden öyle bir noktadayız ki, artık mızrak çuvala sığmıyor. Hani gel tartışalım diyeceğim, yapacak hali yok. Rakamlar ortada. Diyor ki, "Benim sırtımda küfe var." "Özgür Bey'in sırtında küfe yok ki" diyor. Küfe dediği milletin verdiği yetki.
Sen millete giderken "Hayat pahalılığını düşüreceğim. Verin yetkiyi, döviz nasıl düşürülür? Enflasyon nasıl düşürülür? Hayat pahalılığıyla nasıl mücadele edilir?" dedin.
Milletten ikinci turda, ittire kaktıra, bir sürü pazarlıkla, anlaşmayla ama en sonunda milletin takdiriyle, millet küfeyi senin sırtına verdi. Şimdi "Taşıyamam." diyor.
Şimdi ona emekli, asgari ücretli, çiftçi, esnaf ağır geliyor. Ama yük taşımada öyle hani yaşından bilmem neden derdi yok. Yükün ne olduğuna bağlı olarak senden benden kuvvetli.
Örneğin bu sene, büyük şirketlerin, ki 43 büyük şirket var, yol yapan, havaalanı yapan, hastane yapan, köprü yapan, geçit yapan, bu 43 büyük şirketin 37'si 0 lira vergi verdi. Kırk haramiler, 0 lira. Beşli Çete, 0 lira vergi verdi. Ama Erdoğan onlar için yine bütçeye 701 milyar lira para koydu.
Vazgeçilecek kurumlar vergisi karşılığı. Bunlara verilecek destekler, teşvikler ya da ödemesi gerektiği halde silinecek vergileri için 701 milyar. Bu salondaki emeklilerin, yetmez, Türkiye'deki bütün emeklilerin maaşlarını bir asgari ücret yapmak için, bu senenin rakamlarıyla, en kaba saba hesaplandığında en çok 400 milyar para lazım. Türkiye'deki bütün emekliler bir yana, onun kırk haramiler bir yana. Onlara bulduğunun yarısını size bulmuyor.
Ayrıca, ayrıca asgari ücrette bugün 22.000 lira yaptı. Biz 24'e göre hesaplamıştık, 24 de yapmadı 22 yaptı. Üzerine her bir SGK'lı için işverene 1 ile 10 arasında olana 8.000 lira teşvik verse, yani asgari ücret net üzerinden kabaca alana 30, verene 22 olsa, bunun maliyeti 300 milyar lira bu sene.
O 400'ün üstüne 300'ü de koy, bütün emekliler ve bütün asgari ücretlilerin yüzünün gülmesi için lazım olan parayı sadece zengin müteahhitler için ayırıyor.
O yüzden "Para yok, imkan yok. Küfe ağır, taşıyamıyorum. Küfe sende değil bende." demeye gerek yok. Bugün bunun üstüne 1.8 trilyon kur korumalı mevduatı da koyunca 2,5 trilyon liraya emeklisi, çalışanı, bunun yanında alamadıkları desteklemeleri alacak olan Rize'deki çaycısı, kanunda denenin beşte birini koymuş.
Ordu'daki fındık üreticisi, Gaziantep'teki fıstık üreticisi, Manisa'nın üzümcüsü, Trakya'nın ve İç Anadolu'nun buğday üreticisi, Çukurova'nın pamuk üreticisi, hepsinin istediğini versen, esnafın Tarım Kredi'ye olan, esnafın esnaf kefaleti olan borçlarının bütün faizlerini silsen, Türkiye'deki kişilere ait kredi kartlarının belli bir yere 50 bin liraya kadarkilerin tüm faizlerini silsen, yıllara bölsen bu para etmiyor.
O yüzden bu ülkenin parası var, bu milletin parası var. Ama arkasında duracak bir cumhurbaşkanı yok. Zenginlerin tarafında duran, garibana sırtını dönen bir cumhurbaşkanı var. Sorun burada. Utanarak ifade etmem gereken bir diğer husus...
Uludağ'da pazar gezerken arkada biri var dediler. Engelli arabasında bir kardeşim, onu iten yaşlı annesi. "Her şeyi konuşuyorsun." dedi. "Engelli maaşını da konuş." Türkiye'nin neresine gitsem bakım ücreti, engelli maaşları, yaşlılık ücretleri konuşuluyor ve şu anda utanarak ve özür dileyerek söylüyorum.
Yaşlılık aylığı 483 lira zamla 4664 lira olmuş. Biz 22 bine isyan ediyoruz ki etmeliyiz. 14 bine isyan ediyoruz, etmeliyiz. Yaşlı aylığı, kimler alıyor biliyorsun?
Kara kuru teyzem alıyor evde tek başına. Sobaya atacak o kömürü bırak, odunu bırak, karton topluyor. Kara kuru bir teyze alıyor
İki bastonla yürüyemeyen amcam alıyor bunu. 483 lira arttırmış, 4664 lira olmuş. Günlük yaptığı zam 16 lira. yüzde 40 ile 69 arası engelli maaşı 385 lira arttırdı. 3723 lira oldu.
Günlük zam 12 lira. Dul ve yetim aylığı ki bu para birden çok olunca bölüne bölüne parçalanıyor. 617 lira artışla 3647 lira olmuş. Günlük artış 20 lira.
İnsanlara bir günde bir simit parası artış yapmış. Oysa elektriğe, doğalgaza, suya ve iğneden ipliğe her şeye gelen zamlar ortada. Ekmeğe yüzde 25 zam geldi, ekmeğe yüzde 25. Ekmek zammını telafi etmiyor yaptığı günlük zam.
Ama maalesef ve maalesef bunların ortaya koydukları tablo, muhalefet partisi liderinin her ne kadar gelecek seçimlerde iktidarı almaya hazırlansak da, bu konularda kaynak ortada olsa da demin söylediğim, benim bile söylerken yüzümü kızartıyor.
Bu zammı ben söylemeye utanıyorum. Sen dinlemeye utanıyorsun. Bunlar bu sefalet parasını yaşlımıza, engellimize reva görmeye utanmıyorlar. Yazıklar olsun! Tabii öyle bir yere geldik ki, bir yanda bunları yapanlar. Öncelikle grubumuza şunu söyleyeyim, bu hafta Meclis'te en düşük emekli maaşı görüşülecek.
Grup başkanvekillerimiz titizlikle işin üstündeler. Grubumuz bütün bütçe boyunca bunları konuştu. Hazine Bakanı açıklama yaptı ve maalesef Türkiye'de bütün televizyonlar bakanın açıklamasını, ya bu iş bakanın işi değil ki, demek yerine "En düşük emekli maaşı 14.400 bilmem kaç lira oldu." diye alt yazı geçti.
AYRINTILAR GELİYOR...
Kaynak: Bursada Bugün
İngiltere'de "dijital pound" kararı ertelendi
Binyamin Netanyahu: Gazze'de ateşkesin duyurulması birkaç gün ya da saat meselesi
Grekoromen güreşte A Milli Takım teknik kadrosu açıklandı
Mehmet Ali Erbil'in yanında kadın görünce çıldırdı: Ben de bu gece birini bulup...
Baykar uzaya çıktı: Fergani'nin ilk uydusu yörüngede
Kırıkkale'de feci kaza: Otomobil duvara çarptı, 1 kişi öldü
İzmir'de dine, Peygamber Efendimiz'e ve Atatürk'ün annesine hakaret eden kişi tutuklandı
Arda Turan'dan basketbol performansı
Biden ve Sisi, Gazze'de ateşkes çabalarını görüştü
Çorum'da kılık değiştirerek onlarca hırsızlık yapan kadınlar yakalandı
Bursa'da "Yıldırım'ın Huzurunda Ben de Varım" Projesi kapsamında mektup Yazma Yarışması Düzenlendi
Çanakkale'de 5. kattan düşerek ölen restoratörün tutuklanan profesör eşi serbest bırakıldı
Süper Lig'de 19. haftanın VAR kayıtları
Zuckerberg çalışanlarına not gönderdi! Çok sayıda kişinin işine son verilecek
Çanakkale'nin Biga ilçesinde bir kişi araç içerisinde ölü bulundu.