SON DAKİKA
Hava Durumu

Korkmaktan korkmayın

Korku ve kaygıda diğer duygular gibi oldukça insancıl bir duygu. Tıpkı sevmek özlemek nefret etmek gibi. Önemli olan onu kabullenmek onunla yüzleşmek ve onunla başa çıkabilmek

Haber Giriş Tarihi: 03.12.2023 12:15
Haber Güncellenme Tarihi: 03.12.2023 12:15
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursa5n1k.com
Korkmaktan korkmayın

Korku bize ne kadar rahatsız edici olarak gelse de bir noktada bizi hem korur hem de başarıya götüren bir duygu. Aşırı korkmak ne kadar anormal ise hiç korkmamakta bir o kadar anormal…

Deneyimli Uzman Psikolog Özlem Çelik Gürbüz ile bira araya gelerek korku ve kaygının temelini, bir birine çok karıştırılan bu iki duygu arasındaki farkı ve başa çıkmanın yollarını konuştuk.

Biraz kendinizden söz eder misin?

Uzman psikolog danışmanım. Yaklaşık 20 yıldır bu sektördeyim. Çoğunlukla ergenler ve yetişkinler üzerinde çalışıyorum. Genel olarak dikkat bozukluğu, kaygı, korkular üzerine çalışıyorum. Aile danışmanlığı yapıyorum. Aynı zamanda eğitimler veriyorum. Bazı firmalara beden dili eğitimi veriyorum.

İnsanların yaşam kalitesini düşüren, korkunun temelinde ne vardır? Korku nedir?

Korku, en basit tanımla; gerçekçi bir olaydan, yaşanmış  deneyimlenmiş  bir olaydan ya da bizim başımızda gelmemiş ama bir tanındığımızın başına gelmiş somut bir olaydan dolayı yaşadığımız içimizdeki duruma korku diyoruz. Bu olay illa somut olması gerekiyor. Yani yaşanmış bir olaydan korkarız. Örneğin gittiğimiz bir yerden bir arı sokmuşsa yada köpek ısırmışsa o yere gittiğimizde gözümüze bir köpek gelir mi? yada bir arı gelir mi?  deneyimi yaşıyorsak, kendimizi korumaya alıyorsak o yaşanılanlardan o konuşulanlardan korkmuşuzdur. Bu bağlanmada korku somut yaşanılmışlarda yaşadığımız duygu korkmuşuzdur

Peki birde duygusal korku vardır. Duygusal korkuların temelinde de bir yaşanmışlık mı var? Örneğin bazı insanlar sevmekten korkuyor, özlemekten korkuyor.

Bu insanlarla daha derin çalışmalar yaptığımızda, psikoterapi yapıldığında ya da bir takım terapi yöntemlerle bu insanlara yaklaştığımızda aslında geçmişlerinde bu korkuyu geliştirecek, tetikleyebilecek olay yada durumlara vakıf olmuş olabiliyor. Yani ya küçük yaşlarda anne babası ayrılmıştır. Çalıştığımızda görüyoruz ki sağlıklı bir ayrılma ortamında değiller. Bağlanmakla ilgili korku geliştirebiliyorlar. Bu herkes geliştirecek manasına gelmiyor. Birini sevmekten birine bağlanmaktan yada acı çekmekten korkmak, kendini tamamen koruma bedenini, kalbini tamamen koruma eylemini görebiliyoruz. Yine de o duygulardan kaçma öğrendiği bir somut yaşantıdan ya da duyduğu bildiği vakıf olduğu yaşantıdan ötürü diyebiliyoruz evet.

KORKUNUN TEMELİ YAŞANMIŞLIKLAR VE ÖĞRETİLER

O zaman korku için her şeyin temelinde bir yaşanmışlık var diyebilir miyiz?

Evet diyebiliriz. Korku temelde bu rahatsız halinden kaçması için geliştirdiği bir duygu durumu. Dünyanın bir yerlerinde savaş oluyor. Ülkemizde savaş yok. Ama yine de bir korkumuz var. Savaşın geldiği zaman neler yaşayabileceğimizi, ülkemizin, insanımızın nasıl etkilenebileceğini biliyoruz. Yada bir deprem. Tamam bizler depremi çok yüksek yaşamadık. Bir deprem alanında bir enkaz altında kalmadık; ama ülkemizde çok sayıda görüldüğü için, çok sayıda canımızı kayıp etiğimiz için bu açıyı deneyimledik. O yüzden şuan hepimizde istemsizce bir deprem korkusu görebiliyoruz. Çünkü yaşanılmış somut açıları biliyoruz.

Korku ile ilgili bir görüş var genetik diye. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Bu son yıllarda ortaya çıkmış bir çalışma. Bizim kuramlarımız var. Bu kuramlarda işlenen süreçlerden biride; korkunun genetik aktarımı var mıdır? Yok mudur? Hep sorulmuştur. Korkunun belirli bir geni yoktur.  Yani insan metabolizmasında ‘evet bu korku genidir’ diyemeyiz. Ama öğrenilmişler, nesilden nesille aktarılmışlarla, etkilenilmişler torunlara ya da bir sonraki kuşağa etki etiğini görüyoruz. Örneğin psikoterapide hiç yangın görmemiş ama yangından çok korkuyor. Onunla çalıştığımızda, ailesinin geçmişinde yangından birçok şeyini kayıp etmiş bir aile profili görüyoruz.  Dolayısıyla oradaki kişinin bu korkusu genetik aktarım yoluyla anlatılan hikayelerle kişiye bulaşmıştır diyebiliriz. Şöyle söyleyeyim; bizler büyürken ailelerimiz tarafından bir takım ata sözlerine, misillemelere, hikayelere vakıf kalıyoruz. Dinlediğimiz şarkılar, türkülere, hikayeler, Anadolu masallarına maruz kalıyoruz. Dolayısıyla bunlardan da bir şeyler çıkarabiliyoruz. Çok sık duyduğumuz çok sık deneyimlediğimiz şeyler de bizi etkiler. Şöyle düşünün siz köpekten korkuyorsunuz. Ama başkası korkmuyor. Bu sizin köpeğe yüklediğiniz değerdir.  Yani korku kişiye özgürdür. Kendimizin ortaya çıkardığı bulgulardır.

Bazı duygular insan fizyolojisine etkisi olduğunu biliniyor. Korkunun da insan fizyolojisine etkisi nedir.

Ben severim korkuyu. Korku adrenali yükseltir.  Adrenalin hormonu tetiklediği irkilme hali olur, terleme olur, bir tedirgin olma hali olabilir. Gözlerimizi çok sık açıp kapatabiliriz. Korkunun ilk belirtileri olarak bir titreme hali olabilir. Bunlar fizyolojik olarak gördüğümüz belirtilerdir. Hızlı kalp çarpıntıları olabilir. Bize ritim bozukluğunu anlatır. ‘Kalbim ağzımda çarptı çok korktum şöyle oldu böyle oldum’ der. Gerçekten kalp atışlarında, nabız değişiklikleri, tansiyon ani yükselişi, düşüşü görüne biliniyor. Fizyoloji olarak bu güçlü duygu bizi etkiliyor.

Örneğin stres başta mideyi rahatsız eder. Korkunun da direk herhangi bir organa zararı var mı?

Sayılarla örnek vermek gerekiyorsa 5 puanlık rutinle yürüyorsun. Ama korktuğunuz bir şeyle karşılaştığınızda, nabzınız duygu durumunuz birden 9 puana yükseliyor. O puan zamanla düşmesi gerekiyor. Sizin tekrardan rutin hayatınıza devam etmeniz gerekiyor ki psikolojik sağlığınız devam etsin. Bir inansın sürekli 9 10 puanlık şiddetinde korkması tabi ki bir takım organları etkiler.  Her şeyden önce kalbi yorar. Düşünsel anlamada tansiyonu iniş çıkışı etkiliyorsa beyninizi yorar.

Aşırı korkak insanlar var. Korku bir hastalık mı?

Korku bir hastalık değil. Ama korkuyu sürekli hale getirmek bir hastalığın belirtisi olabilir.

KORKU İLE KAYGI BİRBİRİ İÇİNE GEÇMİŞ ÇOK FARKLI DUYGULAR

Birbirine çok benzeyen iki duygu olan korku ile kaygı aynı şey mi yoksa farklı şeyler mi?

Farklılar. Aslında belirtiler kısmında çok karıştırılan iki farklı durumdur. Kaygı daha çok soyut şeylerden görebiliriz. Kaygıda yaşanılanlara gerek yoktur. Ama korkuda bir yaşanılmış, bir somutluk vardır.  Kaygı öyle değildir daha soyut düşüncelerle kaygılanırız. Kaygınında çok yüksek olması da yine bazı psikolojik problemler bize getirir. Dozunda olmalı. Her insan korkabilir. Çok normal. Her insan kaygı duyabilir; bu da çok normal. Bir köpek sizi çocukken ısırmışsa arkadaşınızı yada aileden birine zarar vermişse sizin köpekten korkmanız doğaldır. ‘Ama hiç dışarı çıkamıyorum. Ya köpek gelirse sürekli tedirginim AVM’de bile bir köpek gelip beni ısıracak korkusu yaşıyorum. Bu yüzden odamdan bile dışarı çıkamıyorum’ derseniz işte o anormal olmaya başladı. Orada başka süreçleri tetiklemiştir.  İşte aşırı şüphe hali, aşırı duygu durumu karışıklıkları bunlara sebebiyet vermiş oluyor. Aslında bir parça korku, kaygı bizim için iyidir hatta. Çünkü adrenali tetikler, metabolizmayı korur aslında. Çünkü korku ve kaygı içinde olduğunda; bir parça beden dikkat etmek, duyguya dikkat etmek ‘ben ne yaşıyorum şimdi’ farkındalığı içinde önemlidir. ‘Hiç korkmuyorum kaygım yok’ diyen insan da bana normal gelmiyor. Her şeyin dozu önemli yemekte öyle sürekli aynı sadece bir besini almak nasıl bazı organlara zarar veriyorsa korku kaygıda öyle. Çocukla sınavlara hazırlanıyorlar. Bir parça kaygı olmalı ki; çocuk ders çalışsın. ‘Hiçbir kaygım yok hiçbir sınavdan da korkmuyorum ben her hâlükârda yaparım çok fazla ders çalışmama gerek yok’ diyorsa başara bilir mi? çok zor.

KABULLEN YÜZLEŞ BAŞA ÇIKMAYA ÇALIŞ

Peki korkuyla kaygının ayrışımı nedir? Köpekten korkuyor muyum? yoksa kaygımı duyuyorum yahut da kayıp etmekten korkuyor muyum yoksa kaygımı duyuyorum bunu nasıl ayrıt edebilirim?

Tabi ki. Şöyle belirti olarak kaygıda benzer belirtileri gösterir.  Fiziksel olarak kaygılandığınızda da kalp atışlarınız hızlanır, panik atak gibi olabilir.  Kaygıda da bir tedirgin olma hali olabilir. Böyle ‘etrafı daha iyi görebilir miyim? Daha iyi nasıl duyabilirim?’ isteğiniz olur. Kaygıda olmayan şeylerden, başımıza gelmeyen şeylerden, hiç görmediğimiz şeylerden oluşur. Örneğin ben hiç kangurunun bir insana yumruk atığını görmedim. Çünkü benim ülkemde kanguru yok; sokakta görmüyoruz. Ben evden çıkamıyorum neden kanguruyla karşılaşırsam bana vurursa. Hiç böyle bir yaşantım yok görmüşlüğüm yok. Bu benim ürettiğim bir kaygıdır. Gerçekçi değil. Kayıp etmek mesela. Annem babam çok sağlıklı, sizin de sağlığınız iyi. Kaygılanıyorum ya anneme babama bir şey olursa. Hep şu sorarım danışanlarıma ‘neden böyle düşünüyorsun’. Sağlıkları ilgili ciddi şüphe var mı?. Yo gayet sağlıklılar. Sağlıklı birini kayıp etmek endişedir, kaygıdır. Ama şunu dersen bana Allah ‘korusun babam kanser hastası ben onu kayıp etmekten bir şeyler yaşıyorum.’ Derim ki ‘sevgili arkadaşım senin yaşadığın şey korku.’ Çünkü sen bir yerlerde kanserin türlerine göre insan bedenine nasıl etkilediğini oktun biliyorsun duyuyorsun. Kaygıda gerçekçi bir neden yok. Ama kaygıda ‘neden’ sorusunu sorun derim. Mantıklı bir açıklama gelmiyorsa eğer işte o senin yaratığın bir kaygıdır.

Korkularla ve kaygılarla başa çıkmak mümkün mü? Mümkünse nasıl başa çıkıla bilinir?

Mümkün. Dediğim gibi korku ve kaygıda belirli bir limitin üstüne çıkıyorsa kişiler bunu nasıl anlar? Yaşadığım korku benim yaşamımı etkiliyorsa işte o zaman ben öncelikle kendime şunu sormalıyım ‘ben ne yaşıyorum.’ Önce kabul edeceğim. Şunu  demem lazım benim korkmam  gerçek mi? Sağlıklı düşünen tarafım diyecek ‘gerçekçi değil.’ Her şeyden önce ben kendim bunu atmaya çalışacağım. O fikir düşüncesi geldiğinde ‘saçmala şuan burada öyle bir şey yok öyle bir risk yok.’  Üzerine gideceğim bunun eğer ki yapamıyorsam o zaman bir uzman başvuracağım. Biz kaygıda da korkuda da şunu söylüyoruz:  !’kendinize sordun, yüzleştin bunu hissediyorum, yaşıyorum. Yaşadığım şey mantıklı mı? Sadece ben mi korkuyorum? Herkeste korkuyor mu? Yada sadece ben mi kaygı duyuyorum?  Herkeste duyuyor mu? Yo bakıyorum çevreme herkeste böyle bir korku yok, kaygı da yok. Ama benim yaşadığım bu süreç beni korumuyor daha da yukarlara çıkarıyor. Yaşam kalitemi bozuyor. O yüzden mutlaka yaşadığın şeyi tanıma derim ben. Yaşadığın şeye puan ver. Yaşadığın şeye 10 üzerinden kaç puan verirsin? Derim . 10 diyor, 11 diyor. Yüksek demek ki 11 kaygıyla 10 kaygıyla gününü nasıl kaliteli geçireceksin? Sorumluklarını nasıl yerine getireceksin? Saden ruh sağlığı çalışanlara da bunu yapamayan kişiler başvuruyor.

Söyleyeceğiniz son bir şey var mı?

Kaygıdan korkudan korkmamak gerekiyor. Baş etmemekten korkmak gerekiyor. İnsanız, hepimizin korkuları olabilir, hepimizin kaygıları olabilir. Dozunu bilmeli, yaşam kalitesini etkiliyorsa önce kendimiz yenmeyi denemeliyiz. Baktık olmuyor o zaman kesin bir uzmana desteği alsınlar. Bundan çekinmesinler.

BURSA5N1K

M.Serkan yavuz

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.