TÖBSEN 2024-2024 eğitim öğretim yılında gördüğü ve çözülmesi gereken sorunlar ile ilgili 5 ana başlıkla hazırladığım raporu sundu. Raporda şunlar yer aldı: Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli gelecek açısından siyasi iktidarın dindar ve kindar bir neslin yetiştirilmesi amacıyla hazırlanmış bir programdır. Programı ayrıntısıyla ileriki süreçte ayrıntılı bir rapor ile kamuoyu ile paylaşacağız. Türkiye Yüzyılı Maarif modeli ile öğretmenlerin sınırları daraltılmış, eğitimde düşünen ve sorgulayan birey yetiştirme yerine; itaat eden birey hedeflenmiştir. Özellikle Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemi ile Cumhuriyetin kuruluş süreci tamamen yeni bir tarih anlayışıyla iktidarın ideolojik bir bakış açısıyla yazılmış durumdadır. Bu konuda öğrenciler iktidarın siyasal-ideolojik bir kaygıyla dayattığı yeni tarihle karşı karşıya kalmışlardır. Baştan sona aldığı isimden de anlaşılacağı gibi ideolojik siyasal bir dayatma ile hazırlanmış müfredat değişikliği Türk İslam sentezi çerçevesinde şekillenmiş, özellikle "tek din tek mezhep" anlayışıyla hazırlanmış bir programdır. Din olgusu sosyal alandaki tüm dersleri tarih, sosyal bilgiler, felsefe,edebiyat gibi derslerin hepsinde ana olgu olmuş durumdadır .Bu din olgusu işlenirken "tek din tek mezhep" üzerinden işlenmiştir. Dolayısıyla farklı inanç sistemleri yok sayılmıştır. ÇEDES gibi laikliğe aykırı projelerin bu eğitim öğretim yılında da karşımıza çıkacağı ortadadır. Din Kültürü Ve Ahlak Bilgisi derslerinde diğer dinlerin ve mezheplerin temsiliyeti ile ilgili hiçbir bilgi yoktur, adeta yok sayılmaktadır. Müfredatın içeriğine baktığımız zaman bilimsel eğitimin bazı alanlarını olumsuz yönde etkileyecek yaklaşımlar söz konusudur Özellikle Biyoloji gibi doğa bilimleri derslerinde bilim konularının çoğu dışarıda bırakılmış, evrim teorisi gibi dünyanın kabul ettiği bilimsel bir yaklaşım yok sayılmış, içerik olarak bilimsel eğitimin niteliği düşürülmüştür. b Bu durum öğrencilerin çağdaş, bilimsel yöntemleri ve düşünce sistemlerini yeterince kavramamalarına neden olacaktır."
"EKONOMİK KRİZ OKUL MASRAFLARINI KARŞILANMAYACAK DÜZEYE GETİRMİŞTİR"
Açıklama şöyle devam etti: "TÜİK'in ana harcama grubu verilerine göre, bir önceki yılın aynı ayına göre en çok artışın yüzde 77,55 ile sağlık, yüzde 72,86 ile gıda ile alkolsüz içecekler ve %70 ile ulaştırma grubunda (TUİK 2023) gerçekleşmiş olması da halkımızın temel gereksinimlerini karşılamada nasıl zor bir dönemden geçtiğini göstermektedir. Durmak bilmeden artış gösteren gıda fiyatları beraberinde yetersiz beslenme sorunun getirmektedir. Bunların yanı sıra, ekonomik kriz ve hayat pahalılığı karşısında her yıl katlanarak artan kırtasiye giderleri ve Milli Eğitim Bakanlığının her ne kadar yasaklamış olmasına karşı devlet okullarının her yeni eğitim döneminde velilerden talep ettiği "kayıt ya da bağış" paraları, aileleri geçmiş yıllara göre daha fazla zora soktu. Sendikamız TÖBSEN'in "Çocuklara ücretsiz bir öğün yemek ve temiz su verilsin!" taleplerini görmezlikten ve duymazlıktan gelen Milli Eğitim Bakanlığının öğrencilerin okul ve beslenme masraflarını gündem bile yapmaması en başta tartışılacak konu olmalıdır. Ayrıca okulların kayıt esnasında istediği bu bağış talepleri yoksul semtlerde 5 bin TL ile başlarken gelir düzeyi yüksek olan kimi semtlerde 15.000-20.000 arasına, İstanbul'da 100 bin liralara çıkabilmektedir. Bu ve bunun gibi maliyetler aileleri aylık gelirlerinin çok büyük bir kısmını çocuklarının okul masraflarına ayırır duruma getirdi. Eğitimin düşen niteliğinin yanı sıra artan maliyetleri karşısında, 2021-2022 yılı eğitim öğretim döneminde zorunlu eğitim çağını kapsayan 6-17 yaş aralığında 0 okullaşma oranı sağlanamadı."
"ÇOCUKLAR YETERSİZ BESLENMEKTEDİR"
Açıklamada, "Yapılan araştırmalar daha da yoksullaşan halkımızın yaşamlarını idame ettirebilmeleri için , en temel ihtiyaçları 'öteleme' ve 'vazgeçme' gibi yaklaşımlar yapmak zorunda kaldıklarını göstermektedir. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Küresel Gıda Fiyatları Endeksi 2023 yılında tüm dünyada gıda fiyatlarının önceki yılın aynı dönemine göre ,8 düşmesine karşın Türkiye'de %73,6 artış gösterdiğine işaret etti. Küresel gıda fiyatları son 2 yılın en düşük seviyesine gerilemişken Türkiye'deki fiyatların son 36 aydır aralıksız yükselişini sürdürmesi Türkiye'yi OECD ülkeleri arasında gıda enflasyonunda 1.sırada olduğunu göstermektedir. Gıda enflasyonunun başta çocuklar olmak üzere sosyo-ekonomik olarak dezavantajlı kesimlerin kaliteli ve yeterli beslenme olanağını yok etmiş durumdadır. Sağlıklı ve yeterli beslenememe öğrencilerin öğrenme süreçlerini olumsuz etkilediği gibi, gelişim bozuklukları yaşanmasını kaçınılmaz hale getiriyor. Yapılan araştırmalarda yetersiz ve dengesiz beslenmenin öğrencilerin dikkat süresini kısalttığını, algı zayıflıklarına yol açtığını, öğrenme güçlükleri ve davranış bozuklukları ortaya çıkardığını, bu sebeplerle de okul devamsızlık sürelerinin uzadığını, okul terklerinin arttığını ve okul başarısında düşüşlere sebep olduğunu ortaya koyuyor. Eğitim ihtiyaçları kırtasiye ve kıyafetle bitmiyor; okul beslenmesi ve ulaşım masrafları bel büken diğer öncelikli harcamalar içinde geliyor. Kantinde beslenme ürünleri fiyatları geçen senenin 3 katına çıktığı gibi bir öğrencinin kantinden beslenmesi için günlük harcaması gereken tutar 100-150 TL civarında değişiyor. Türkiye Kantinciler Esnaf Odasının 2023- 2024 eğitim öğretim yılı ilk dönemi için açıkladığı fiyat tarifesine göre;90 100 gramlık karışık tostun fiyatı 40 TL, açma, poğaça nasıl ve simitin fiyatı 12 TL, bir şişe suyun fiyatı 5 TL ve 200 ml bir meyve suyunun fiyatı 15 TL olarak belirlenmişti. 2024-2025 yılı eğitim öğretim yılında aynı tostun fiyatı ortalama 60 TL, simit 20TL, bir şişe suyun fiyatı 10 TL, meyve suyu 20 TL'ye gelmektedir. Bu fiyatlara göre her gün düzenli olarak yalnızca bir simit ve bir su tüketecek bir öğrencinin aylık su ve simit gideri ortalama 900TL'yi bulmaktadır. Maliyetler sebebiyle birçok ailenin çocuğunun beslenme çantasını dolduramaması veya okul harçlığı verememesi sıradan hale geldi. Yoksul hanelerdeki çocukların okulda aç kalacakları gerekçesiyle devamsızlık yaptıkları görülmektedir. Lise çağındaki gençler çareyi ya açıköğretime geçmekle buluyorlar ya da MESEM'e yönelmekteler. Nüfusun dörtte birini yani %27'sini oluşturan çocukların dörtte üçü okul çağında olup okul çağındaki çocukların da en az dörtte biri okula aç gitmektedir.. Ekonomik Kriz Kıskacında Geçim ve Dayanışma raporunda görüşülen ev kadınlarının %42'si çocukları için her gün evde beslenme hazırladığını, harçlık veremediği için kriz döneminde başka bir tasarruf stratejisi olarak bu yola başvurduklarını belirtmektedir. 6 bakanlık bütçesinin bir Diyanet bütçesi kadar olmadığı bir durumda iktidarın önceliğinin kamu okullarının olmadığını da göstermektedir. Ayrıca 2024 yılında Resmi Gazetede yayınlandığı gibi MEB bütçesinden Maarif Vakfına aktarılacak bütçe 5 milyar 707 milyon liradan sadece bu bütçe bile çocukların 1 öğün yemek ihtiyacını karşılayacak durumdadır. Okullarda yetersiz beslenmek kadar sağlıksız beslenmenin gitgide yaygınlaştığını da görmekteyiz. En temel haklardan biri olan beslenme ihtiyacının ekonomik kriz gerekçisiyle karşılanamaması ve bakanlığın bu sorunların üstesinden gelmek için yeteri önlem almaması karşısında kitlesel okul terkleri engellenemez hale geliyor ve eğitim dışında kalan öğrenci sayısı her geçen gün artış gösteriyor" dendi.
ULAŞIM SORUNU- SERVİS ÜCRETLERİ
"Okulu evine yürüme mesafesinde olmayan öğrencilerin servis ya da toplu taşıma kullanarak okula ulaşmak gibi bir zorunluluğu da bulunmakta. Ancak artan yakıt ve oto bakım fiyatları sebebiyle servis ücretlerinde de ciddi bir maliyet artışı yaşandı. Okul servisleri bir önceki yıla oranla %65 zamlandı. 0-1 km'lik mesafe ücreti bu sene ortalama 1.300 TL'ye yüksetilldi. Belirtmek gerekir ki okul öncesi, ilkokul ve ortaokul düzeyi için bu ücretlere ayrıca %35 rehber personel ücreti eklenmektedir; nitekim öğrencilerin taşıta biniş ve inişlerinde yardımcı olan rehber personelin bulundurulması zorunludur" denilen açıklamada, "Pek çok ailenin standartlarının da üzerinde talep edilen bu ücretleri ödemek yerine, çocuğunu okula (bütçesinin durumuna göre) yürüyerek, toplu taşımayla ya da kendi özel aracıyla götürmeyi tercih ettiği bilinmektedir. Deprem bölgesinde özellikle de Hatay'da durum daha da vahim durumda. Toplu taşıma oldukça kısıtlı. Depremden sonra toplu taşıma tamamen bitti. Konteyner kentlerde yaşayan halk ulaşım sorunu yaşamaktadır. Arabası olmayan öğretmenlerin okullarına gitmeleri çok zor. Arabası olmayan veliler çocuklarını okula gönderemiyor. Deprem öncesi mahallelerindeki okullara giden öğrenciler deprem sonrası birleştirmelere göre belirlenmiş okula gidiyor. Araç sahibi olanlar da akaryakıtın pahalı olmasından dolayı sıkıntı yaşıyor. Özel servisler de çok pahalı. Depremden önce öğrenci başı 500 TL alan servisler, ekonomik kriz ile birlikte bu yıl 2000-2500 TL talep ediyor. İki çocuğu olan bir aile sadece servise ayda 5000 TL ödemek zorunda kalacak. Bu da ekonomik hayatın felç olduğu Hatay'da geliri olmayan depremzedeye oldukça büyük bir külfet haline dönüşüyor. Bırakın servis ücretini öğrenciye ihtiçlarını karşılayacak herhangi bir destek de yok. Çocuğu olan öğretmenler çocuklarını bırakacak yer bulamıyorlar. Üstelik birleştirmelerden dolayı çocuklarını güvenle bırakacakları yerlerden uzaklaşıyorlar. Bölgeye ilk defa atama yoluyla gelen öğretmenlerin durumu daha da ağır. Okullarına gitmeleri çok zor oluyor. Bu bir iki günlük bir süreç değil, bu yüzden öğretmen açısından idare edilecek bir durum da değil. Bu gidişle okul terkleri veya okul devamsızlıkları olacak."
"OKULLARDA CİDDİ BİR TEMİZLİK SORUNU VAR. ÇOCUKLARIMIZA REVA GÖRÜLEN OKUL ORTAMLARINI KABUL ETMİYORUZ"
Açıklamada, "Milli Eğitim Bakanlığı yıllardır ihtiyaç olmasına rağmen okullara hizmetli istihdamı yapmamaktadır. Bu durum okullardaki hijyenden tutun birçok işin aksamasına neden olmaktadır. Geçmiş yıllarda TYP ile İŞKUR'dan asgari ücret karşılığı okullara temizlik ve hizmet personeli alınmaktaydı. Gelinen noktada işsizlik istismar edilerek emek sömürüsü üzerinden işlerin yürümesi isteniyor. Yeni bir "İş Gücü Uyum Programı" kısa adı İUP adı altında okullara İŞKUR'dan geçici personel alma kararı alındı. İUP üzerinden işe alınacaklar haftada 3 gün çalışacak, yani ayda 12 gün. Günlük 564 lira ücret ödenecek. Bu da ayda 6768 lira'ya karşılık geliyor. Önümüz kış ; okullarda yaşanacak sağlık sorunlarından siz sorumlusunuz ve uyarıyoruz! Çocuklarımıza güvenli ve sağlıklı bir ortam yaratmak zordundasınız! Temizlik yaşamın ana koşullarından birisidir. Okullar, sadece bilginin işlendiği yer değildir, aynı zamanda çocukların sağlıklı bir ortamda bulunmaları gereken yaşam alanlarıdır. Temizlik hizmetlerinin yetersizliği, öğrencilerin sağlığını olumsuz etkilerken, okul idarelerinin, eğitim çalaışanlarının da iş motivasyonunu düşürmektedir. Buradan Milli Eğitim Bakanlığına sesleniyoruz! 1.Kısa vadeli programlarla hijyen sağlanamaz. Hijyen temel ihtiyaçtır. 2.Öğretmenlerden ayda bir miktar para toplanıp temizlik elemanı temin etmek sorunu çözmez 3.Sorunun çözümü hemen kadrolu yardımcı eleman istihdamının yapılmasıyla sağlanır. Talebimiz emek sömürüsünden vazgeçilip hizmetli kadrosunun açılmasıdır" dendi.