MERVE DENİZ EKİCİ / BURSADA BUGÜN
Bursa Barosu, 20 Kasım Dünya Çocuk Haklar Günü sebebiyle Baro Başkanlığı'nda basın açıklaması gerçekleştirdi.
"NE YAZIK Kİ EN TEMEL HAK OLAN YAŞAM HAKKINDAN BAHSETMEK ZORUNDA KALIYORUZ"
Bursa Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkan Yardımcısı Avukat Ezgi Bilgin basın açıklamasını gerçekleştirdi. Bilgin, "Biz bu günü çocuklarla olduğu gibi yetişkinlerle de kutlamak, çocukların haklarının iyileştirilmesi için yapabileceklerimizi konuşmak belki en çok oyun hakkından söz etmek isterdik. Ne varki henüz, yaşadığımız günlerde çocuğun en temel hakkı, yaşam hakkının ihlal edilişini konuşmak, çocuğun öncelikle yaşamaya hakkı olduğunu savunmak zorunda kalıyoruz. Okula aç gitmek zorunda kalan, yoksulluk nedeniyle ailelerinden ayrı kurumlarda kalmak zorunda kalan, eğitim hayatından mahrum bırakılan, küçücük yaşlarda çalıştırılan, staj yaparken iş kazası geçiren, bu iş kazaları nedeni ile yaşamını yitiren, ihmal ve istismara maruz bırakılan, çocuk yaşta evliliğin tarafı haline getirilen, kendisi çocukken ebeveyn olmak zorunda bırakılan, savaş kurbanı olup yaşamını yitiren, engelli olup engelsiz bir yaşama erişmekte büyük zorluklar yaşayan, etnik kökenleri, cinsiyet din ya da sosyal kökenleri nedeniyle ayrımcılığa uğrayan, özgürlüğünden mahrum bırakılan ve yaşam hakkı başta olmak üzere nice hak ihlaline maruz kalan çocukların sayısı ne yazık ki gün geçtikçe artmakta, bugün spesifik konulardan da değil en temel yaşam hakkından bahsetmek zorunda kalıyoruz" şeklinde konuştu.
"BİR ÇOCUĞUN HAK GASPINDA DEVLET ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYMALIDIR"
Bilgin, toplumsal sıkıntıların çocuklar üzerinde etkisinden bahsederek, "Kabul etmek zorundayız ki günden güne derinleşen ekonomik kriz ve yoksulluk, yanlış politikalar, pahalılık, ırkçılık, ayrımcılık, kadına yönelik şiddet, cezasızlıklar, savaş ve çatışmalar en fazla çocukların yaşamına etki ediyor ve çocukların yaşamından, haklarından mahrum kalmalarına bu durumlar yol açıyor. Yoksulluğun arttığı bu ortamda, çocukların ihmal ve istismara, hak ihlallerine uğrama oranları da ne yazık ki artıyor. Bizim bugünü gündeme getirmedeki dayanağımız Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne taraf bir devlet olmamızdır. Bu sözleşme; nerede doğduklarına, kim olduklarına, cinsiyetlerine, dinlerine ya da sosyal kökenlerine bakılmaksızın bütün çocukların haklarını tanımlamakta ve koruma altına almaktadır. Çocuk Hakları Sözleşmesi ve ek protokolleri, 1982 Anayasası'nın 90. maddesinin son fıkrası uyarınca bir kanun gibi bağlayıcıdır ve iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurulamamaktadır. Dolayısıyla her zaman söylediğimiz gibi tekrarlıyoruz; bir çocuğun hakkının gasp edildiği o yerde devletin sorumluluğu vardır, önce devlet elini taşın altına koymalıdır" ifadelerini kullandı.
"KAVGALARIN ORTASINDA ETKİLENEN ÇOCUKLARIN SAYISINI BİLDİRMEYE UTANIYORUZ"
Bilgin, "Çocukların herhangi bir ideolojinin, savaşın ve çatışmaların tarafı olamayacağını, olmaması gerektiğini söyledikçe bu kavgaların ortasında çocukluklarını, yaşamlarını yitiren; sakat kalan, ruhsal olarak etkilenen çocukların sayısını bildirmeye utanıyoruz" dedi. Ardından Narin Güran'ın katillerinin hala bulunamamasına değinen Bilgin, "Küçücük Narin'in yaşam hakkını savunmaya çalışırken faillerinin aylardır tespit edilememesinin kabul edilebilir olmadığını, aynı evde can veren 5 çocuğun yaşamını kaybetmesinde sorumluluğun yaşam mücadelesi veren bir annede değil devlette olduğunu biliyor, bunu savunuyoruz. İşgal altındaki Filistin topraklarında yaşayan Filistin nüfusunun çoğunluğunu oluşturan çocuklar ve gençlerin onlarca yıldır devam eden çatışmalarında hayatlarını kaybetmelerini, yaşamını devam ettirebilen çocukların da acı çekmeye devam etiklerini, ayrımcılığa maruz kaldıklarını, tüm savaşlarda çocukların hiçbir taraf olmaksızın yaşamlarını yitirmesinin kabul edilebilir bir şey olmadığını ve mücadele alanı olması gerektiğini de tekrarlıyoruz" açıklamalarında bulundu.